Ankara Sıkılmışlığı III

Birbirinin aynısı günlerden birini daha arkasında bırakan Yunus sabahın 4'ünde yatağa girdi. Kafasında binlerce düşünce akıyordu ama hepsi sıkılmışlıkla ilgiliydi. Çok sigara içtiği için kalbinin sıkıştığını duyumsadı. Kafasındaki binlerce soruya cevap bulamadan yine gözleri kapandı ve uyudu.

Sabah uyandığında annesine seslense de cevap alamadı. Önce annesine bir şey olduğunu düşünüp telaşla evin içinde koşuşturdu ama sonra annesinin komşudaki altın gününe gideceğini hatırlayıp rahatladı. Çayın altı yanıyordu ve kahvaltısı da hazırdı. Bir çay koyup sigara yaktı. Kahvaltı masasında sigarasını tüttürdükten sonra elini yüzünü yıkayıp bir çay daha doldurdu kendine. Bir lokma ekmeğin arasına biraz peynir katıp kahvaltı faslını kapadıktan sonra salona geçip televizyon karşısına kuruldu.

Evlilik programında takılı kaldı. Şebek sunucu çeşitli şaklabanlıklar yapıyor ve bazen de reyting almak uğruna olsa gerek seyircileri azarlıyordu. Yunus kızların isteklerine akıl sır erdiremese de beğendiği birkaç kız oldu. Canı sıkılınca kanallar arasında dolaştı ama bir şey bulamayınca televizyonu kapatıp odasına giderek üstünü değiştirdi.

Dışarı çıkıp çıkmamakta kararsız kalınca bir sigara daha yaktı. Sigarasını içemeden annesi geldi ama hiçbir şey konuşmadılar. Aksi gibi annesi de televizyonda evlilik programını açıp izlemeye koyuldu ve laf çarpmaktan da geri kalmadı "Tilevizyon milevizyon adamlar ne güzel niyet etmişler evlenmeye" diye söylendi. Yunus hiç oralı olmadan antreye yöneldi ve kapıyı açtığı anda annesi seslendi "Gelirken 2 ekmek al!". Yine hiçbir şey söylemeden kapıyı çekip çıktı, Yunus.

Evden çıkınca ne yapacağına karar veremedi ama kahvehanenin önünden geçerken kahvehaneye girdi. "Gel la Yunus bi batak atak!" diyen ilkokul arkadaşı Haydar'ın yanına oturdu ve batak oynamaya başladılar. Duvarları sigara dumanından kahverengiye yazan bu izbe yerde akşama kadar oturdu, bol bol karbonatlı çay içti Yunus. Oyunda da yenilmişti ve cebindeki son parayı da kötü çaylara ödeyip çıktı. "Şans bile parasız adama pas vermez" diye geçti aklından ve istemsizce sırıttı.

Bakkal Rüstem'e uğrayıp 2 ekmek bir sigara aldı. Rüstem birkaç soru sordu ayak üstü ama tam algılıyalamadı soruları Yunus ve geçiştirici cevaplar verip bakkaldan çıktı. Tam o sırada telefonu çaldı çalmasına ama kendisini kimse aramadığından çalan telefonun kendisinin olduğunu fark edemedi. Telefonun çalması kesilip yeni baştan çalmaya başlayınca titreşimden anladı çalanın kendi telefonu olduğunu. Gizli bir numara arıyordu; açtı ve ürkek-titrek bir kadın sesi duydu:

-Yunus?
- Efendim, buyrun?
- Ben... Ben Ceyda... Hatırladın mı?
- Hatırladım, lisedeki Ceyda?
- Evet ben. Nasılsın?

Nasıl cevap vermeliydi ki? İyiyim dese değildi, kötüyüm dese ayıp olurdu. Bir sıkılmışlık çöktü yüreğine, telefonu kapatmak istedi, kapatamadı. Derin bir nefes aldı, bu kez nefesi ve sesi titreyen kendisiydi.

- İyidir herhalde, senden?

"İyidir herhalde mi?" diye geçirdi içerisinden Ceyda konuşurken. Ceyda'yı hiç duymuyordu, ta ki Ceyda kendisine seslenene kadar.

- Yunus?
- Ef... Efendim?
- Dinlemiyor musun beni?
- Dinliyorum, dinlemez olur muyum ama şimdi eve geçmek üzereyim beni bir 5 dakika sonra arayabilir misin? Hem numaranı da gizlemezsin numaranı kaydederim.

Ceyda "Olur" deyip kapattı telefonu. Yunus selamsız sabahsız eve girip ekmekleri mutfak masasına bıraktı. Antrede annesinin terliklerini görünce annesinin evde olmadığını anladı ve bir sigara yakıp Ceyda'nın aramasını beklemeye koyuldu.

Etiketler: , , , , .

Yorum Yaz