Ankara Sıkılmışlığı VII

Yunus son parasını da bitirmiş evde aylak aylak oturuyordu. Evi satılığa çıkarrtı ve beklemeye koyuldu. Ucuz kiralı bir 1+1 daire tutup yaşamını orada sürdürecekti. Elindeki parayla 5 yıl idare edebileceğini hesaplayan Yunus, sonrasını da hiç ama hiç düşünmüyordu.

Alper, konuştukları gibi söz verdiği günde geldi. Yunus yine ona aldırmıyor ve çalışmayacağım diye diretiyordu ama Alper'e söz anlatmak devenin hendek atlmasını çocuk oyuncağı kılardı. "Kalk lan lale. Lamı cimi yok. Önce bilgisayarın başına geçip ilanı siliyoruz. Paraya mı ihtiyacın var? İşte sana 2000 TL avans. İlk maaşın yerine falan değil, sadece işe başlayacağın için. Sonra da hamama gidiyoruz. Bak duruyor daha, kalksana oğlum!" deyip kolundan tutup kaldırdı Yunus'u Alper.

Evden çıktıklarında Yunus satılık ilanını silmiş, bilinci kapalı bir şekilde Alper'in yanında hamama sürükleniyordu. Hamamda yıkanınca önce rahatladı ve uykunun bastırmasıyla da nedensiz bir neşe kapladı yüreğini. Alper yine ileri-geri konuşuyor, Yunus yine dinlemiyordu. Bir berberin önünde durdu ve "Bi de kırptıralım be oğlum seni, insana benze" dedi. Yunus belki de aylar sonra ilk defa gülümsüyordu. İçeriye girdiler, sıra çok olduğundan su üstüne su çekilmiş demlikten çıkan sarı-beyaz arası sıvıyı içtiler. Sıra Yunus'a geldiğinde Alper "Özkan abi, eşek traşı yap la bunu. Yok yok, tren yolu yap en iyisi" diyerek kendi kendine bir kahkaha patlattı. Yunus'un da keyfi yerine gelmişti. Saçı sakalı gidince kendini tanımakta zorluk çekse de yeni halini beğendi ve anlamsız bir sırıtmayla kalktı koltuktan. "Ne sırıtıyon la pişmiş kelle gibi?" diye yine takıldı Yunus'a arkadaşı.

Berberden sonra bir esnaf lokantasında yemek yeyip büroya geçtiler. Kızılay'ın herhangi bir binasının 4. katındaydı büro. Tüm kat Alper'in yeni kurduğu şirkete aitti. Alper, liseden sonra üniversite okumamıştı ama ailesi Gölbaşı'nda toprak zenginiydi. Zaten bu katı o sayede satın alıp o sayede de bir iş kurmuştu. Yunus, şirkette ne iş yapıldığını çözemedi. Alper'in odasına geçtiler. Alper bir şeyler anlattı ama içerisinde işle ilgili hiçbir şey yoktu. Yunus "Ne iş yapılıyor lan burada anlatsana?" diye sordu fakat Alper "Lan oğlum boşver, sen benim yardımcımsın işte. Şirket benim olduğu kadar da senin. Ben olmadığım zaman bu eşeklere patronluk yapacaksın. Zamanla zaten neyin ne olduğunu çözersin. Sana özel oda bile var lan. Bu arada maaşın da 3.500 TL olacak. Kabul mü?" diye sordu. Yunus gülümsedi ve kafa salladı.

Alper Yunus'a odasını gösterdi ve "Aç bilgisayarı feys meys takıl oğlum işte onu da mı ben diyim? Bak telefondan 04'ü ararsan çaycıya bağlanırsın. Çay-kahve-kola ne istersen var. Hepsi şirketten, bayılana kadar iç ulan ayı" deyip bir kahkaha daha patlattı. Yunus, akşama kadar odada tek başına bilgisayar başında vakit geçirdi ve Alper kapıyı açıp onu eve götüreceğini söylemese sabaha kadar da orada kalabilirdi.

Arabaya bindiklerinde Alper yine tüm patavatsızlığıyla "Bak yarın takım giyecen tamam mı? Takımın yoksa gidek alak, he? Görgüsüzsün oğlum sen liseden sonra hiç kravat bağlamamışsındır." dedi ve Yunus'un konuşmasına fırsat vermeden "Sabah yine alırım seni ama bu kez saat 8'de hazır ol. Hamam mamam da yok, kendi duşunu kendin al. Al bu da 2000 TL avansın. Paraya sıkışırsan söyle yeter. Maaş göstermelik, her zaman kredin var senin" diyerek tamamladı.

Yunus'un evinin önüne gelene kadar Alper yine hiç susmadan konuştu. E tabii Yunus yine hiç durmadan dinlemedi. Eve varıp kapıdan içeri girince içerinin pisliği Yunus'u şoke etti. Kendisinin orada nasıl yaşadığına inanamadı. Saate baktı, daha 7'ydi. Hanife'ye çıktı ve bir temizlikçi numarası aldı. Temizlikçiyi arayıp anahtarı Hanife'ye bırakacağını, yarın gelip evi temizlemesini istedi.

Bir kahve yaptı kendisine ve televizyonun karşısına kuruldu. Televizyon izlerken gereksiz bir şekilde sırıttığını hissetti ve Alper'in pişmiş kelle esprisini hatırlayıp saçma bir kahkaha attı. Evet, aylar sonra Yunus ilk defa mutluydu ve hayata tutunmuştu. "Alper" dedi içinden "Hayatımı kurtardın be oğlum!".

Etiketler: , , , , , .

Yorum Yaz