Saçmalama Seansı

İşbu yazı, yazmak isteyip de ne yazacağını bilememe yazısıdır. Bir birikmişlik oluyor uzun zaman yazmayınca ve insan yazarak içini dökmek istiyor. Her insan istemiyordur muhtemelen ama ben istiyorum işte.

İçimdeki bunalmışlık ve sıkılmışlık hissi beni tüm her şeyden uzaklaştırıyor. İnsanları sevmiyorum mesela. Bu bir kibir olarak algılanabilir lakin insanları hor görüyorum. Topluma tutunmak amacıyla kendimden zeka, kapasite ve algı olarak aşağıda olan insanlarla bir arada yaşamak tamamen itici geliyor.Daha da kötü olanı ise, dünyada hiçbir yerin bana hitap edemiyor oluşu; yani kaçsam da gidecek yerim yok ve şikayetim Türkiye-Ankara odaklı değil.

Belirli bir yaşa geldikten sonra hayatı çözmek adına fazlaca kafa patlattım. Şu anda öyle bir durumdayım ki, yolda yürürken bile gözlem yapmadığım 1 saniye yok. Boş boş yürümeyi, hiçbir şey düşünmeden yaşayabilmeyi çok istiyorum ama olmuyor. Neden peki? Neden ben birisiyle konuşurken onun niyet okuyuculuğuna soyunup çoğunlukla doğru kanıya varmış oluyorum? Neden insanların tüm hinliklerini çözebiliyorum, kimin ne olduğunu bir bakışta anlayabiliyorum?

Yalnızlığımın müsebbibi belki de yukarıda yazdıklarımdır. İnsanların suratları arkasında sakladıkları o aptal şark kurnazlığını hemen sezebilmek, en samimi durumlarda bile samimiyetsizliği görebilmek tarif edilmesi çok zor bir şey. Diğerlerinin düşünmüyor olmaları, kanıksamışlık durumları, cahil cesaretleri beni benden almakla kalsa ne alâ olacak ama hayattan soğutuyor.

Sadece kendimin bu durumda olmadığını biliyorum fakat bunu aşabilmiş insanlarla tanışmamış olmanın sıkıntısını da yaşıyorum.

Yorum Yaz